Akıllı olmanın göstergesi

İnsanın kendisine yapabileceği en büyük kötülük, ortak akıldan kopup, bencilleşmesidir.

Tabiî insan bunu ‘ortak akıldan kopayım’ diye yapmaz, kendi düşüncesini ortak aklın üstünde gördüğü için yapar. Zaten insan bir şeyi eleştirecekse bahane bulmakta da zorlanmaz.

İnsan tahribatı da tek başına yapmaz. Fitne de yıkıcı bir ekip çalışmasıdır. Kişinin haklılığını ilân eden nefis, şeytan ve şeytanlaşmış reisler gibi kişiyi derinden yoklayan ve kör hissiyatla işleyen bir ekip iş başındadır. Yani aleni bir yanlışın içinde olanların bile neden böyle bir durumun içinde olduklarını anlattıkları pek çok mazeretleri vardır. Nefis için ‘tevil’ çok kolay bir yöntemdir.

Bir şahs-ı manevide sebat etmek, kişiyi o şahs-ı manevinin enerjisine ulaştırır. Yanlışta bile ihlâsla sebat gösterildiğinde netice alınır. Şahs-ı manevinin gücü, yerine göre sınırsızdır. Bazen bir, binler kıymetinde ve kuvvetindedir. Akıl, kalp, vicdanla şekillenmiş bir şahs-ı manevî insana çok yönlü kazandırır, çoklu esma ile işlediğinden işleri kolaylaştırır, problemleri çözme yollarını zenginleştirir. Aynı etkenler tahribat için de geçerlidir.

Şahs-ı maneviye itimat; oradaki ortak aklın kararının isabetine inanmaktır. Müzakere sonucunda ulaşılan neticeye rızadır. Alınan kararları benimsemek ve uygulamak, tartışmaya açmamaktır. Şahs-ı maneviye itimat etmemek ise, ortak hukuka suizanla bakmak; kendi fikrini beğenip, diğerlerinin fikirlerine güvenmemektir. Bu, kişiyi ‘gel-git’lere iter ve güvensizliğe sevk eder. Bir süre önce ‘Benim kararım budur.’ diyen kişi, bir müddet sonra, şahs-ı manevinin dışında başkalarının görüşlerini dinlediği için, ‘Ben yanılmışım.’ deyip, pişmanlıklar yaşar. Oysa ortak akılla bir konuda karar verdiğinde yapılması gereken şey, ona uymak ve tabi olmalıdır. Hakta sebat etmeyen insan, nefis ve şeytanın ve şeytanlaşmış reislerinin oyuncağı haline gelir. İstikameti olmaz. İstikameti olmayanın da ihlâs ve sadâkati olmaz. Böyle bir insandan da hayırlı bir şey beklenilmez.

İnsanın aklını doğru işlettiğinin göstergesi, güven hissini tatmin eden bir istişareli şahs-ı maneviye dahil olmasıdır.

Bir buz parçası hükmündeki enesini havuzda eritip, havuzu kazanmayan, buzu da heba eden bir kayba uğrar. Bu da akıllıca bir ticaret olmaz.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*