Allah’ın mülkünde tasarruf

Allah’ın, şu dünya hayatında insanlara verdiği nimetler insanların malı mülkü değildir. Belli bir süre için onlardan istifade etmek üzere emanet olarak bırakılmıştır. İnsanlar, helal dairesi sınırları içerisinde bunlardan istifade ederler, belli bir süre bunlardan faydalanır sonra emanet sahibine teslim edilirler. Hiçbir zaman insanlara temlik suretinde verilmemiştir. İnsana verilen vücut, vücudun organları, bitkiler, hayvanlar, hava, su gibi bütün nimetler, bir süreliğine istifade etmesi için mubah kılınmıştır.

İnsanların bu nimetleri idare etmesi de mümkün değildir.

İnsan, kendi vücudunu ve organlarını idare etmekten acizdir. Onları organize edip idare edecek ilmi ve gücü de yoktur. Ne kalbini çalıştıracak gücü var, ne de onu planlayıp idare edecek ilmi var. Şayet Allah bu organları temlik suretinde vermiş olsaydı ve idaresini de insana bırakmış olsaydı insan bu yükün altından kalkamazdı. Böyle yapmadığına göre bu organların sahibi değildir. Sadece kullanmak ve belli bir süre istifade etmek üzere kendisine emanet olarak verilmiştir. Midesini idare etmekten aciz bir insan, göz, kulak, beyin gibi işleyişini anlamaktan bile aciz kaldığı bu organlarını nasıl kendi güç ve kuvvetiyle işletecektir? İradesi dışında çalışan bu organlara nasıl temlik suretinde sahip olacaktır?

Madem insana verilen hayat ve hayata lazım olan şeyler temlik suretinde verilmemiştir. Onlar insana verilen emanetlerdir. O zaman emanetin kurallarına uygun hareket etmek gerekmektedir. Misafir olarak davet edilen bir kimseye ziyafet sofrasından istifade etmesi mubah kılınmıştır. O sofranın maliki olmadığı için onda dilediği gibi tasarruf edemez. Sadece yer içer, istifade eder, şükreder. Onu döküp saçamaz. Sahibinin rızası dışında dağıtamaz, israf edemez.

İnsan kendisine emanet olarak verilen hayatı, hayatı verenin izni dairesinde kullanmakla mükelleftir. Öyleyse, onlar üzerinde istediği gibi davranamaz. Gözünü keyfi olarak çıkaramaz, kolunu kıramaz. İntihar edemez. Emanet sahibinin koyduğu kurallar dairesinde hareket etmek zorundadır.

Bu organları, kendisine emanet olarak verenin rızası dışında da kullanamaz. Yani gözünü harama bakmakta kullanamaz. Dilini Allah’ın yasakladığı şeyleri söylemekte kullanamaz. Kısaca bütün organlarını bu organları kendisine verenin izni ve rızası dışında bir iş için kullanamaz. Kullanmaya kalkarsa emanete hıyanet etmiş olur. Gayr-ı meşru yollarda bunları kullanmak demek, onları manen öldürmek demektir.

Yine bu kurala göre yabani hayvanları boş yere öldürme hakkına sahip değildir. Onlara eziyet etme hakkı da yoktur. Allah kullarına zulmetmiyor, zulme de rıza göstermiyor. Er ya da geç zalimin yakasını tutacağını vadediyor. Çünkü mazlumun bir damla göz yaşında zalimi boğacak dalgalar var.

“Ve hâkezâ, bütün sana verilen nimetler, bu misafirhane-i dünyanın sahibi olan Mihmandar-ı Kerîm-i Zülcelâlin kavânîn-i şeriatı dairesinde tasarruf etmek gerektir.” (Said Nursi, Barla Lahikası, erisale, s.445)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*