Düşmanın alçak silahı: gıybet

Gıybet, düşmanların, haset ve inat ehlinin çokça kullandıkları alçak bir silahtır. İzzet-i nefis sahipleri bu pis silahı kullanmaya tenezzül etmez.

Türkçede dedikodu olarak da ifade edilen gıybet, bir kimsenin arkasından olumsuz yanlarını söylemektir. Duyduğunda üzülüp utanacağı bir kusurunu bahsetmektir. Dini bakımdan çok ağır bir suç, toplum hayatı bakımından da toplumun sulh ve sükununu, kardeşlik duygularını tahrip eden alçak bir silahtır.

Söyleyen kadar, dinleyip yayanlar da bu suça ortaktır.

Kur’an-ı Kerim bunu kesin olarak yasaklamaktadır. “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının.” (Hucurat Suresi, 49/12)

Allah’ın Settâr ismi, kulların ayıplarını örtmektedir. Yaratan, kullarına çok değer verip onların ayıplarını örterken, kulların bunları teşhir etmesi, Allah’ın ‘Settâr’ ismine karşı bir baş kaldırı ve muhalefet etmektir.

Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (asm) şöyle buyurdu:

– “Gıybet nedir, bilir misiniz?”

– Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dediler. Hz. Peygamber:

– “Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır” buyurdu.

– Söylenen ayıp eğer o kardeşimde varsa, ne dersiniz?” diye soruldu.

– “Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin; yoksa, o zaman ona iftira ettin demektir,” buyurdu. (Müslim, Birr 70. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 35; Tirmizî, Birr 23)

Yine, bu konuda Peygamber Efendimizin (asm) şu uyarısı çok dikkat çekicidir.

“”Ey diliyle iman edip de kalplerine iman tam olarak yerleşmeyen kimseler! Müslümanları gıybet etmeyiniz, onların kusurlarını da arastırmayınız! Kim müslümanların kusurlarını arastırırsa Allah da onun kusurlarını arastırır. Allah kimin kusurlarını arastırırsa onu evinin içinde bile olsa rezil eder.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 35/4880; Tirmizî, Birr, 85/2032)

Hz. Âişe (ra) bir insanın durumunu taklit yoluyla hikaye ettiğinde, Hz. Peygamber (asm) hemen onu ikaz eder ve “Bana dünyanın en kıymetli şeylerini verseler, ben yine de bir insanı hoşlanmayacağı bir şekilde taklid edip anmayı kesinlikle istemem” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Edeb 35; Tirmizî, Kıyâmet 51)

Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Mi’raca çıkarıldığımda ben bakırdan tırnaklarla yüzlerini ve göğüslerini tırmalayan bir topluluğun yanından geçtim.

– Ey Cebrâil! Bunlar kimlerdir? diye sordum.”

– Bunlar, (gıybet etmek suretiyle) insanların etlerini yiyenler ve onların şeref ve namuslarıyla oynayanlardır, cevabını verdi. (Ebû Dâvûd, Edeb 35)

Bir arap şairi, gıybetin çirkinliğini şöyle ifade etmektedir.

“Düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum. Çünkü gıybet, zayıf ve zelil ve aşağıların silâhıdır.” (Said Nursi, Mektubat, s. 391)

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*