Hz. Adem ve insanlık alemi

Hz. Adem ve Yasak Meyve meselesi tüm insanlığın ortak meselesidir. Bilhassa semavi dinlere mensup kişiler arasında çok daha bir tartışma konusudur. Zira tüm semavi dinlerde bu konu etraflıca ele alınmıştır. Bu konu Tevrat, İncil ve Kuran’da tafsilatlı olarak konu edinilmiştir.

Hz. Musa’nın Hz. Adem ile kıssası meşhurdur.

Rivayette var ki:

“Hz. Adem ve Musa aleyhimasselam münakaşa ettiler. Musa, Adem´e: “İşlediğin günahla insanları cennetten çıkaran ve onları şekavete (bedbahtlığa) atan sensin değil mi!” dedi. Adem de Musa´ya: “Sen, Allah´ın risalet vermek suretiyle seçtiği ve hususi kelamına mazhar kıldığı kimse ol da, daha yaratılmamdan (kırk yıl) önce Allah´ın bana yazdığı bir işten dolayı beni ayıplamaya kalk (bu olacak şey değil)!” diye cevap verdi.” Resulullah devamla dedi ki: “Hz. Adem Musa´yı ilzam etti!”(Sorularla İslamiyet)

Hz. İsa’ya inanan Hristiyanlık alemi de Hz. Adem’in yasak meyveyi yemesi nedeni ile tüm insanların günahkar olduğuna inanırlar ve her doğan çocuğu vaftiz ederler.

İslam alimleri de bu konu üzerine çok tartışmalar yapmışlardır. Zira mesele Kuran’ın bir çok suresinde hikaye edilmektedir.

Bu meselede Hz. Adem babamızın yasak meyveyi yeme suretiyle cennetten çıkıp yer yüzüne inmesine menfi bir yaklaşımla yorum getirenlerin aksine Risale-i Nur çok daha farklı bir izah getirmiştir. Ve böylece tüm insanlığın ortak meselesi olan bu konuyu tam olarak izah etmiş ve bu husustaki tereddütleri tam olarak gidermiştir.

12. Mektuptaki şu satırlar bu konuyu izah eder:

“Hazret-i Âdem’in (a.s.) Cennetten ihracı ve bir kısım benî Âdem’in Cehenneme idhali ne hikmete mebnidir?

Elcevap: Hikmeti, tavziftir. Öyle bir vazife ile memur edilerek gönderilmiştir ki, bütün terakkiyât-ı mâneviye-i beşeriyenin ve bütün istidâdât-ı beşeriyenin inkişaf ve inbisatları ve mahiyet-i insaniyenin bütün esmâ-i İlâhiyeye bir âyine-i câmia olması, o vazifenin netâicindendir. Eğer Hazret-i Âdem Cennette kalsaydı, melek gibi makamı sabit kalırdı; istidâdât-ı beşeriye inkişaf etmezdi. Halbuki, yeknesak makam sahibi olan melâikeler çoktur; o tarz ubûdiyet için insana ihtiyaç yok. Belki hikmet-i İlâhiye, nihayetsiz makamâtı kat’ edecek olan insanın istidadına muvafık bir dâr-ı teklifi iktiza ettiği için, melâikelerin aksine olarak, muktezâ-yı fıtratları olan malûm günahla Cennetten ihraç edildi.

Demek, Hazret-i Âdem’in Cennetten ihracı ayn-ı hikmet ve mahz-ı rahmet olduğu gibi… (Mektubat, s.72)”

Demek ki Hz. Adem babamızın yasak meyveyi yiyerek cennetten hikmet dolu ve insanlık için tümüyle rahmet bir hadisedir. Çünkü Hz. Adem cennetten çıkmasa insanlık vücuda gelmeyecekti. İnsanlığın maddi ve manevi mahiyetine konmuş olan kabiliyetler inkişaf edip açılmayacaktı. Neticede Allah’ın Tevvab, Gafur, Settar gibi bir çok güzel isimlerinin tecellisi olamayacak ve hikmet eksik kalacaktı.

İşte bu nedenle Hz. Adem babamızın yaptığı o fiil çok hikmet dolu bir fiildir ve insanlık için de tam olarak rahmet bir fiildir. Onun için Hz. Adem’e tüm insanlık minnet borçludur. Her zaman onu rahmetle yad etmek zorundadır.

İfadede geçen “Hazret-i Âdem Cennette kalsaydı, melek gibi makamı sabit kalırdı; istidâdât-ı beşeriye inkişaf etmezdi.” tabiri üzerine kısa bir izah yaparak konuyu bitirelim.

Şimdi bu ifadede Hz. Adem cennette kalsa “istidâdât-ı beşeriye inkişaf etmezdi” denilmiş. Bu ifadeye göre tüm insanlığın kabiliyet ve tohum şeklinde Hz. Adem’den önce yaratılmış olduğunu anlıyoruz. Bu yaratılışın da yasak meyve içine derc edilmiş olduğunu görüyoruz. Zira Hz. Adem cennette kalsa insanlık nerede idi ki inkişaf etmesin. Demek ki insanlık genetik ve DNA seviyesinde yaratılmış ki, Hz. Adem yasak meyve denilen bu insanlık tohumlarını ve genetik kodları yasak meyveyi yeme sureti ile vücuduna aldı ve dünya yüzüne inerek o insanlık tohumlarının açılmasına vesile oldu.

Benzer konuda makaleler:

İlk yorum yapan olun

Makale hakkında düşüncelerinizi paylaşın...

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*