Hüsnü Mübarek’in Mısır’ı, Kaddafi’nin Libya’sı ve Kral Hasan’ın Fas’ı hep Tunus’tan farklıydılar.
İslâmî şeairden rahatsız olup da sıcacık tatil beldesi arayan semavî din karşıtlarının Burgiba ve Bin Ali’ye ne denli destek olduklarını bilmeyenler, elbette domino etkisini bekleyecekler. Ama ne Cezayir’de ve Libya’da, ne de Kahire’de kendilerini yakanlar, ülkedeki idarenin değişimini ateşleyemeyecekler.
Günümüzde Tunus’ta meydana gelen hadiseden “sürekli devrimler” bekleyenler, geleneksel monarşiden şiddetli diktatörlüğe geçiş dönemindeki asıl etki faktörünü de düşünmelidirler.Türkiye Cumhuriyetinin yaşadığı diktatörlüğün nasıl bir domino etkisi yaptığını kamuoyuna anlatabilmek için son altmış yetmiş yıllık İslâm dünyası tarihini yeniden harmanlamak gerekiyor. 1923’ü takip eden zamanlarda TBMM’den tasfiye edilen demokratların başına gelen zulümleri dikkate almayanların bu süreci okuyamadıklarını da belirtmek lâzım.
İkinci Dünya Savaşından sonra Amerika’nın emperyalistlerin tırnaklarını gevşettirerek bağımsızlığa kavuşturduğu İslâm ülkelerinin Türkiye’deki dikta rejimini örnek alarak teker teker tekrar mutlak istibdada mahkûm olduklarına 1950’den sonra şahit olurken, bu süreçte tam bir domino etkisini görüyoruz. Bir merkezden hazırlanmış özel Kemalizm modelinin Kuzey Afrika ülkelerine, Irak’a, Suriyeye, Yemen’e giydirildiğini, kamuoyu hâlâ tam mânâsıyla bilmiyor.
Tunus Türkiye değil ve seksen küsur sene boyunca milletin can damarlarından nifakla “dinsizlik ve sefahet” aşılanmış da değil. Zengin Avrupa’nın tatiline müsait yarı sömürge olarak yaşadığı için, halkında derin bir Avrupa karşıtlığı olduğundan eminim. Orada halkın yapısı, tarihi, gelenekleri ve İslâmî şeairi zoraki olarak değiştirildi. Ama tesettürü de yasaklayan diktatörler, Türkiye Kemalizmini tam olarak uygulamaya cesaret edemediler. Zira halkı Arap, dili Kur’ân dili. 1400 senelik bir İslâm medeniyetinin beşiği. Bugüne kadar Kemalistlerin büyük gayretlerine rağmen ancak bu kadar yapabildiler.
Küçülen dünyada yükselen hürriyet ve inkişaf eden insanlık Kemalist diktatörlere müsaade etmeyecek. Fakat kaos, anarşi, talan ve karmaşadan elbette endişe ediyoruz. Neoliberallerin Tunus’u rahat bırakacaklarına inanmıyorum. İsevî Avrupanın da modern bolşeviklere Tunus’ta müsaadekâr olacaklarını zannetmiyorum. Fakat her halükârda sivil Kemalistlerle neoliberallerin buradaki ortak tahribatlarına karşı Müslümanların müteyakkız olmaları gerekiyor…
Benzer konuda makaleler:
- Neoliberallerin otoriter Çin’i ve komünist partilerinin yüzüncü yılı…
- İstibdat varsa, istişare ruhu yoktur
- Neoliberallerin Türkiye’deki ikinci hukuk darbesi Teşebbüsü
- Demokrasi ve Kemalizm
- Ortak kanaat: Kemalizmle olmaz!
- Açık toplum pistinde demokratlık dansı
- Ölmüş rejimin bekçiliği
- Tutsak Kadrolar…
- “İslâmî kesimlerin Bediüzzaman’a ilgisizlikleri kabul edilemez”
- Arap demokrasisinin yolu Türkiye’den geçer
Almanya İslam Konseyi Din Şurası Sözcüsü / Eğitimci – Yazar
Görüşlerine katılıyorum. Allah’tan müvafakiyetlerinin devamını dilerim.